Temmuz 24, 2017
Uzun zaman sonra İnci Dakikaları’nın üçüncü bölümüyle karşınızdayız. Yine iki şiirle birlikteyiz.
İlk şiirin hikâyesini kısaca bahsettim; Abdurrahim Karakoç köyden şehre gelen insanların azarlanıp, hor görüldüğünü görmüştür ve bu ana şahitlik ettiği için böyle bir şiir kaleme almıştır.
İkinci şiirin konusu ise Kudüs’tür. Bu aralar zalimin zulmü ensemizde olduğu için istek şiirler içinden bu şiiri öne almayı uygun gördüm. Şiir isteğinde bulunan arkadaşlarımızdan bir ricada bulunacağım. Dijital ortamda isteğiniz olan şiirler çok okunduğu için genelde bu tür şiirleri okumayı tekrir olarak görmekteyim. Bence şöyle bir şey yapalım isteklerinizi gözden geçirip aynı şairin hiç duyulmamış bir şiirini seslendirelim.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Ve duyuruda bahsettiğim seslendirdiğiniz şiirlere bir an önce başlamalısınız, telefonunuzun ses kaydını açın ve bir şiiri okuyup kaydedip furkanozdemir13@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yorumlarınızı eksik etmeyin.
SoundCloud:
https://goo.gl/ZyXFCS
İlk şiirin sözleri;
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Vur Emri(sh.190)
Abdurrahim Karakoç
Müzik: Mihrali
İkinci şiirin sözleri;
I
Güz suları bizim şehrin önünden akar
Kış savunması
Bizim şehir üs öbür şehirlere
Dakka şimdi bir doğu kamerası
Ölümü çeken
*
Geleceği parmakların bir bir gösterdi
Yeşil bir harmani dizlerinde
Çek denizi aradan
And anıtları koy
Eski çağ taşlarının üstüne
Yeni çağ silahları üstüne
*
Eylem öğlesi
Gül kurularını birbirine bağladık
Ekmeğimize bulaşan çağın hakkını
Kitabı açarak
Yonttuk
*
Soluğunda gül kokusu
Okunan ve bitmeyen bir sayfa
Gibi
Beni çeker bir girişime
*
Daha dinç ötede
Gerçekte olduğundan daha parlak
Yeresel
Otuzüç katlı bir yapı gibi
Damarlarımızda dolaşan kan gibi
Hamid çizgisi
*
II
At ipi atladı
Kitap soluyan atlar
Çocuk atı çağırdı
At çocuğu tanıdı
*
Denizi çek annemin başörtüsüyle ey sevgili
At geçer o zaman denizi
*
Bilirsiniz ormanlarla sonsuz bir at gelir
Görmüşsünüzdür çocukların rüyalarında da gelir
Biner ona
Sünnetçi
*
Cezayir’e atlarla gidilirdi
Babam atla bağa gelirdi
Yeni Ali
Paris’i atla dolaşacak
*
İyi binen ata
Bir solukta geçer Hazer’i
Yavaş yavaş ingiliz
Tuzağına düşer at süren yiğitlerin
*
III
Tûr Dağını yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs’ü kol saatı gibi taşıyorum
*
Ayarlanmadan Kudüs’e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
*
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
*
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
*
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin
(Ocak 1972)
Nuri Pakdil
Müzik: Sedat Anar
0 yorum